Emeğin Kurtuluşu mu, İşten Kurtuluş mu?, 03.05.2009

Ücretli iş de dahil olmak üzere çalışma elbette toplumsal gelişmelerde önemli bir rol oynamıştır. Ancak sınıflı toplumlarda iş insan unsurunun, bireyin açılımı önünde pranga funksiyonu görmüştür. Sınıfsız ve sömürüsüz bir topluma geçiş aşamasında bugün işe yaklaşım üzerine:

1. Sınıflı toplumsal yaşam koşullarının insana empoze ettiği insanın iş için yaratıldığı, insanın işsiz yaşayamayacağı anlayışını kıramadık. Ücretli iş ile serbest meşguliyeti/uğraşıyı biribirinden ayırt edemeyerek, zorunluluk ile gönüllülük arasındaki farkı açığa çıkaramayacak kadar zavallılıktan kurtulamadık henüz.

2. Çalışmak için çalışmak, yaptığı işin mahiyetini anlamadan ücret için çalışmaktan yüz bükmedik. Geçinebilmek için zorunlu olarak çalışmaya tapar duruma geldik. Keni çıkarlarımıza uygun kendi irademizi oluşturamadık, işalan olarak işverenin çıkarlarını temsil eden işveren iradesine bağlandık. İşalan olarak, işverene sadece ekonomik değil, fikirsel olarak da tabi olduk. Kendimiz olamadık henüz.

3. Sadece üretmek için üreten bir çalışma tarzıyla, üreten olarak ürettimden yabancılaştık. Ne ürettiğimiz, ürettiğimizin nereye gittiği, örneğin ürettiğimiz silahların bombaların insanların başında patlattıldığı bile bizi ilgilendirmedi. İster proleter densin ister işçi, dostluk-kardeşlik-dayanışmanın lafını ettik, ama bunlarla tanışmadık. Ne için, neden ürettiğimizin farkına varamadık. Sadece çalışıp maaşımızı aldık. Salladık kıçımızı başımızı, aldık maaşımızı. Dinledik sahibimizi, aldık yemimizi. Hayvani olduk. İnsanileşemedik, insani değerleri içselleştiremedik henüz.

4. Hayvani insan olarak ücret karşılığı yapmayacağımız kalmadı: sağlığımızı hiçe saydık. Kas gücümüzü, beyin gücümüzü sattık. Gerektiğinde soyunduk çırılçıplak, oynadık köçek gibi. Bedenimizi sattık, çocuğumuzu sattık. Bunlar yetmeyince başkasını pazarlayanlara, insan ticareti yapanlara alet olduk, el-ayak olduk. İnsana ve doğaya saygıyı öğrenemedik henüz.

5. Solculuğumuz, gerici iş/emek anlayışından kopamadı. Eşekçesine çalışmayı marifet sayan işverenin işalanından özgürlükçü bir misyon bekledik. Sosyal Demokrat olduk, komünist-bolşevik olduk, fakat Paul Lafargue, Max Adler gibi yüz akları istisnalarımız hariç, bizi köleleştiren ilişkilerin, bir yüzü sermaye olan madalyonun diğer yüzünü, barbarlığa hizmette kusur bırakmayan kapitalist işleyişin önemli bir bileşeni için „emek en büyük değerdir“ belirlemesini aşamadık henüz.

6. Neyse ki, biz ondan vazgeçmeye daha hazır değilken, iş bizden vazgeçti. Ücretli iş/emek gelip çıkmaza girdi, sonuna dayandı. Ücretli işe/emeğe tapanlar da ideolojik ve örgütsel olarak bitti. Biz halen “herkese iş“ derken, iş elveda etti ve başınızın çaresine bakın dedi; biz komünist parti örgütlenmesi dahil olmak üzere hiyarerşik yapılardan halen kendimizi koparamazken evrensel boyutlu yeni belirleyici olmaya başlıyor artık.

7. Serflik toprağa/tarıma dayalı uygarlığı geliştirdiyse, ücretli emek de teknolojiyi muazzam geliştirdi. Őylesine geliştirdi ki, yeni bir uygarlık için yol açtı. Dünya çapındaki ani iletişim imkanı (internet) ve software, bireysel açılım-gelişim ile kendi kendine örgütlenme gelecek yaşamın temellerini gösteriyor. Nasıl ki feodalizmin bağrından kapitalist üretim ilişkileri önce nüve olarak ortaya çıkmış ve daha sonra belirleyici hale geldiyse, kapitalizmin bağrından uç veren yeninin nüveleri bize yeninin müjdesini veriyor artık.

8. 1970’li yıllardan itibaren başgösteren Üçüncü Teknolojik Devrim veya başka bir söylemle Mikroteknolojik Devrim ile objektif gelişmelerin sonucu olarak makinenin bir bileşini olmaktan çıkarılan insan unsuru kendi başının çaresine bakmak zorunda kalıyor. Toprağı işledikten, teknolojiyi geliştirdikten sonra teknolojinin nimmetlerinden koparak kendisiyle buluşmaya ve kendini geliştirmeye mecbur bırakılıyor. Toprak ve teknolojiden sonra sıra insanın gelişimine, açılımına geliyor artık.

9. “Herkese iş“ yerine “herkesten yeteneğine göre, herkese ihtiyacına göre“ şiarını yükseltmenin ve herkesin istediği alanda uğraşması ve herşeye kavuşması ortamını yaratmanın, kapitalist ilişkilerden sonra özgür ilişkiler içerisindeki özgür insan dönemi başladı/başlıyor artık.

10. Toplumsal kurtuluş, emeğin kurtuluşuyla değil, ücretli emekten özgürleşmek ile mümkündür, demenin gereklerini yerine getirecek toplumsal özne olarak toplumun kendisinin, kimseye vekalet vermeden ve bu sefer ekmeğini kimseye kaptırmadan devreye girerek insani değerleri belirleyici kılmasının objektif koşulları oluşmuş bulunmaktadır. Barbari bir araya izin verilmeden, insaniyet öncesi tarihin geride bırakılarak insani tarihin başla(tıl)ması gerekiyor artık.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gidişat neyi gösteriyor?, Sadik Kolusari