BASIN ACIKLAMASI
DİKTATÖRLÜĞE KARȘI
ORTAK MÜCADELE ÇAĞRISI
7 Haziran 2015’de yapılan
seçimlerde Halkların Demokratik Partisi (HDP) yüzde 10 barajını aşıp, 6
milyondan fazla oy alarak ve 80 milletvekili kazanarak Adalet ve Kalkınma
Partisi (AKP)‘nin tek başına iktidar olmasını engellemiş oldu. İşte o andan
itibaren AKP tarafından bir darbe süreci başlatıldı. Seçim sonuçlarını kabul
etmeyen ve yeni hükümet kurdurtmayan AKP, 1 Kasım 2015’deki seçimlerde yeniden
tek başına iktidar olmayı halletmiş oldu.
Başbakanlığı döneminde rüşvet,
hırsızlık, kara para aklama gibi suçlara adı karışan Recep Tayyip Erdoğan, ülke
değil kişisel kaygılarıyla hareket etti. Kendisini, ailesini ve hırsızlıktaki
ortaklarını gelecekte de koruma altına alabilmek için, devleti/milleti/hükümeti
kendisiyle özdeşleştirecek ve bütün gücü elinde tutacağı şeytani bir yönteme
başvurdu: Başkanlık sistemi.
AKP ve Recep Tayyip Erdoğan‘ın
bütün çabaları ve çalışmaları başkanlık sistemi dediği tek kişi diktatörlüğünü
gerçekleştirme yönünde oldu. TSK’yi karşısına aldı. Onlarca yüksek rütbeliyi
cezaevlerine attı. TSK direnemedi. AKP ve Erdoğan gücünü göstermeye devam etti.
Ferhullahçılarla kapıştı. Onları da perişan etti. Fakat birileri vardı ki
yenemiyordu: Kürtler. Başta Diyarbakɪr, Nusaybin, Cizre, Silvan, Derik, Yüksekova olmak
üzere kürt yerleşim birimlerinde sokağa çɪkma yasaklarɪ ilan edildi, çocuklar
ve kadɪnlar dahil insanlar öldürüldü, cenazeler günlerce caddelerde bekletildi.
Diyarbakɪr Barosu Başkanɪ Tahir Elçi’de, güpegündüz sokak ortasɪnda, büyük bir
ihtimal ile polis tarafɪndan, tek kurşun ile vurulup öldürüldü. Direniş Sur’da 103 gün, Şırnak’ta 88 gün, Nusaybin’de 80
gün, Cizre’de 60 gün sürdü. “Taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakmamak“
sloganıyla harekete eden Saray devleti, büyük tahribatlarına rağmen, istediği
başarıyı elde edemedi.

15 temmuz’dan sonra Erdoğan’ın kendi
rejimini yaratabilmesi için muhalefetsiz bir sistem, ağzı olmayan bir insan
tipi istediği iyice ortaya çıktı. CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun
ayağının önüne 8 haziran 2016’da mermi atıldı yani ayağını denk almazsan
mermiyi yersin, dendi ve 28 ekim 2016 günü CHP genel başkan yardımcısı Bülent
Tezcan ayaklarından kurşunlandı. Bu gibi saldırılarla CHP’ye bu işin dışında
kal, dendi. Çünkü CHP tabanının büyük bir kısmı demokrattır, ilericidir,
antifaşisttir. Onları dışta bırakarak demokrasi cephesini zayıflatmak istiyor. Onlarca
televizyon ve radyo kanalları kapatıldı. Bunların niçin kapatıldıları, HDP’li
milletvekillerin tutuklanmalarıyla bugün daha iyi anlaşılıyor. Cumhuriyet Gazetesi‘ne
yapılan operasyonu da bu çerçevede ele değerlendirmek gerekiyor. Kürtlerin
evlerini başına yıkarak, CHP’yi kapışmanın dışında bırakmak amaçlı saldırılarak
yaparak, radyo ve televizyon kanallarını kapatarak, sıra darbe sürecinin en
önemli vuruşunu yapacağı HDP’ye geldi. TBMM 15 temmuz 2016’da bombalandıysa, 4
kasım 2016’da HDP milletvekillerinin tutuklanması ile asıl bombalamaya maruz
kaldı, yani ikinci kez bombalandı. İnsan ve kişi hakları ayaklar altına alındı.
AKP’li olmayan (AKP’ye destek ve
hizmet sunan faşist MHP hariç) herkes faşizmin hedefi halindedir. Kürt-Türk-İsviçreliler
Kültür Derneği (KUTÜSCH) olarak; korkutulmak ve mücadelenin dışında bırakılmak istenen
CHP de dahil, tüm solcuları, alevileri, işçi ve emek temsilcisi kurumları,
çevrecileri, feministleri, kısacası tüm toplumu örgütsel, etnik ve mezhep farklılıklarını
bir tarafa bırakarak kürtlerle birlikte, “başkanlık sistemi“ denilen
diktatörlüğü ortak mücademizle durdurmaya ve insani değerleri korumaya davet
ediyoruz.
Kürt-Türk-İsviçreliler
Kültür Derneği (KUTÜSCH), 5 kasım 2016, Bern/İsviçre